Ömer Seyfettin (1884, Gönen-Balıkesir - 6 Mart 1920, İstanbul)
Babası Ömer Şevki Bey, binbaşılığa kadar yükselmiş alaylı bir asker; annesi Fatma Hanım ise İsfendiyaroğulları’ndan bir asker kızıdır. Mahalle Mektebi’nden sonra İstanbul’da Mekteb-i Osmaniye’ye kaydolundu, Eyüp Askerî Baytar Rüştiyesi’nin asker çocukları için açılan özel sınıfına alındı (1893-1896). Edirne Askeri İdadisi’nden 1900’de mezun edildi. İzmir’e atanmışken, İzmir’e gitmeden doğrudan taburunun gönderildiği Selanik’te ve Manastır’a bağlı bir sancak olan Pirlepe’de görevlendirildi. Buradaki görevinde gösterdiği başarılardan dolayı iki liyakat madalyası ile ödüllendirildi. İzmir’deki Aydın Vilâyeti Jandarma Alay Mektebi’nin kuruluşunda, “Kavâid-i Diniye” hocalığına atandı (1907).
1909 başlarında, merkezi Selanik’te bulunan 3. Ordu’da görevlendirildi. İki yıl süreyle Balkanlar’daki Velmefçe, Pirlepe, Osenova, Pirbeliçe, Serez, İştip, Babina, Demirhisar, Cumayıbâlâ, Razlık gibi sınır yerleşim yerlerinde çete takibiyle uğraştı. Aynı amaçla Makedonya sınırındaki Serez mutasarrıflığına bağlı Menlik kazası Razlık kasabası yakınlarındaki Yakorit köyünde bölük komutanlığı yaptı. 1909’da bir ara Köprülü’de Askerî Rüştiye Mektebi’nde üsteğmen rütbesiyle beden eğitimi öğretmenliği görevinde bulundu. Aynı yıl 31 Mart Vak’asında Hareket Ordusu subayı olarak İstanbul’a geldi (1909). İsyan bastırıldıktan sonra tekrar Selanik’teki görevine döndü. Askerlikten istifa ederek Selanik’e yerleşti (1911). Balkan Savaşı başlayınca yeniden askere alındı. 20 Ocak 1913’te Kanlıtepe’de Yunan ordusuna esir düştü. Atina yakınlarındaki Naflion kasabasında on ay kadar süren esirlik hayatı 28 Kasım 1913’te bitince, 17 Aralık 1913’te İstanbul’a döndü. 25 Şubat 1914’te “siyasetle iştigali” dolayısıyla ordudan ihraç edildi.
1915’te Harbiye Nezaretinin Çanakkale Cephesi’ne kültür ve sanat adamları için düzenlediği geziye katıldı.
Memurluk istememesine rağmen, sadece yazarlıkla geçinemediği için Darülmuallimînde (İstanbul Erkek Öğretmen Okulu) “Edebî Kıraat” ve Kabataş Sultanisi’nde (ölümüne kadar) “Edebiyat” öğretmenliği yaptı. Bu görevdeyken 1916’da, Dârülfünun’da Ali Ekrem Bolayır başkanlığında kurulan “Tedkikat-ı Lisaniye Encümeni” üyeliğine seçildi (2 Ocak 1918). Bu encümenin ve encümen içinde Ömer Seyfettin’in önemli bir faaliyeti olduğu söylenemez.
1915 yılı sonlarında Calibe Hanım’la evlendi. Üç yıl süren bu evlilikten Fahire Güner (Elgün) adını verdikleri bir kızları doğdu.
4 Mart 1920’de Haydarpaşa Tıp Fakültesi hastanesine kaldırıldı. 6 Mart 1920’de öldüğünde, yapılan otopsi ile hastalığının şeker olduğu anlaşıldı.
Cenazesi Kadıköy-Kuşdili Mahmutbaba Mezarlığı’na defnedildi. Buranın tramvay garajı haline getirilecek olmasından dolayı, kemikleri Zincirlikuyu Asrî Mezarlık’a taşındı (1939). “Eski yazı” olduğu gerekçesiyle Mahmutbaba’daki kitabesinin üzeri örtülmüştü. Ali Canip’in gayretleriyle yeniden düzenlenen mezar taşına yeni harflerle “Merhum Ömer Seyfettin burada yatıyor” ibaresi hâkkedildi.
Sağlığında Yayımlanan Kitapları
Sağlığında, üçü başkalarıyla birlikte, şu on iki eseri yayımlanmıştır:
Tarih Ezelî Bir Tekerrürdür (İstanbul 1911), Millî Jimnastik (1911), Yeni Lisan ve Bir İstimzac (Ziya Gökalp ve Ali Canip Yöntem, M. Nermi ve Kâzım Nami Duru ile birlikte, Selanik-1911), Vatan! Yalnız Vatan… (Ziya Gökalp ve Ali Canip Yöntem’le birlikte, Selanik-1911), Herkes İçin İçtimaiyat: Ticaret ve Nasip (1914), Yarınki Turan Devleti (1914), Mektep Çocuklarında Türklük Mefkûresi (1914), Millî Tecrübelerden Çıkarılmış Amelî Siyaset (1914), Turan Masalları: İhtiyarlıkta mı Gençlikte mi? (1914), Ashab-ı Kehfimiz (1918), Harem (1918), Efruz Bey (1919).
Yukarıdakilerin dışında, “Hikâye Külliyatı” serisinden iki hikâyesi, Mehmet Rauf ve Selahattin Enis Atabeyoğlu’nun hikâyeleriyle birlikte kitapçık halinde basılmıştır. Künyeleri şöyledir:
Ömer Seyfettin–Mehmet Rauf: Uçurumun Kenarında-Fedai; Hikâye Külliyatı, sayı: 8, Matbaa-i Orhaniye, İstanbul, [1919?], s. 3-6.
Ömer Seyfettin–Selahattin Enis [Atabeyoğlu]: Aşk ve Ayak Parmakları–Bataklık Çiçeği; Hikâye Külliyatı, Sayı: 14, [İstanbul, tarihsiz], s. 3-6.
“Büyük bir destanın dibacesi” (başlangıcı) olması niyetiyle Türk Dünyası gazetesinde yayımlanan “Köroğlu Kimdi?” adlı uzun şiirinin baş tarafından 13 beyitlik bir bölüm, Reşat Nuri’nin “Deniz Banyosu” hikâyesiyle birlikte, kitapçık olarak basılıp meccanen dağıtılmıştır. Künyesi şöyledir:
Reşat Nuri [Güntekin], Ömer Seyfettin: Deniz Banyosu – Köroğlu Kimdi? [s. 7-8], Türk Dünyası gazetesinin hediyesi, 23 Temmuz 1919, 10 s.
Bu üç kitapcık da dâhil edilirse sağlığında, irili ufaklı toplam 15 eseri yayımlanmış demektir.
Hikâyelerini ilk toplayan, Ali Canip Yöntem, üç cilt halinde yayımlayan İkbal Kütüphanesi’dir (1926-1927). Sonraki yıllarda “bütün eserleri” giderek zenginleştirilen ciltler halinde yayımlanmıştır.